Bilgi kirliliği gerçekleri farklılaştırır, düşünmeyi ve gerçeği bulmayı engeller. Yaşamın görselleşmesi, herşeyin göz önünde olması, değişimlerin hızlanması insanları düşünme denen bilinçlenme öğretisini yok etmeye başlamıştır.
Özellikle sanal medya ortamında tüm dünyada olup bitenlerin sürekli ve canlı izlenmesi ise insanlarda algıyı ve idrak etmeyi köreltmeye başlamıştır. İnsanın düşündüklerinin özümsenmesi için vakte ihtiyacı vardır.
Buna en güzel örnek, kasabamdaki dağın tepesine tırmanış hikayemdir. Zirveye iki defa tırmanmıştım. Geçen sene memlekete gittiğimde zirveye yol açıldığını söylediler.
Arabaya bindim, 15 dakika sonra zirvedeydim. Fakat mutsuz oldum. Hüzünlendim.
Oysa zirveye erişmek için tırmanış esnasında çektiğim cefalar, didinmelerim sonunda zirveye eriştiğimde o aldığım haz ve zevk inanılmaz güzeldi.
Hiçbir zahmete katlanmadan zirveye erişmem beni çok ama çok huzursuz etmişti. Bir şeyler eksik kalmıştı.
Popüler konular insanlarda ünlü olma dürtüsünü ateşlerken, onlara olan güvenirlilik ise tamamen yok olmaktadır.
Bunun en açık örneği her deprem sonrası medya ortamında görüşlerini anlatan üniversite hocalarının birbirlerinin fikirlerine getirdikleri eleştirisel yaklaşımlar gösterilebilir.
Halbuki anlatılar derinlemesine analiz edildiğinde tüm fikirler aynı kazanda harmanlığında birbirlerini tamamladıkları görülmektedir.
Medya ortamının moderatörleri, o ortamın rengi, herşeyi çatışma halindeymiş gibi sunmakta bize.
|